30 Mayıs 2014 Cuma

Kitapyorum 2014-2







Bu 2. Grange kitabım. Bi “Leyleklerin Uçuşu” değil. Ama yine başarılı bir polisiye/gerilim, üstelik başında katili bilmemize rağmen. Evet iddialı bir deneme bir polisiye yazarı için. Ama sonunda sürprizleri de yok değil.
İsminden anlaşılabileceği gibi Japon kültürü ile bir hayli alakalı bir kitap. Japonlara saygı niteliğinde bir yandan da. Japonlara karşı antipatiniz yoksa keyifle okunabilecek bir roman. 7/10





Alper Canıgüz’ün süper afacanı Alper Kamu karakterinin 1. kitabı. Ben önce “Cehennem Çiçeği” isimli 2. kitabı okumuştum ama kitapları sırasından bağımsız pekala okuyabilirsiniz. 5 yaşında bir çocuğun anlatımıyla bir polisiye serüveni aslında bu kitaplar ama karakterimizin hayata dair tespitleri o kadar yerinde ki tam anlamıyla bir” büyümüş de küçülmüş” sendromu tabiri caizse. 8/10



Alper Kamu hikayelerinden önce yazılmış olmasına rağmen benim favori kitabım bu oldu yazarımızdan. Garip bir reklam ajansında işe başlayan karakterin başına gelen tuhaf olaylar, ilginç ölümler ve hatta uzaylılar. Azıcık bilimkurgu seviyorsanız x-files tadında hafif gırgır bir hikaye. Ben bayıldım. 9/10




İlk bakışta ön yargıyla uzak durabileceğim bir konuya sahip bir kitap serenad. Anneannesi Ermeni, babaannesi Kırım Türkü olan bir kadının, 2. dünya savaşı zamanında Türkiye’ye gelen bir Alman profesör ile tanışması, tüm bu karakterlerin geçmişleriyle birlikte anlatılıyor aslında. Ama Livaneli’nin dili o kadar akıcı ki, roman sizi adeta okumaya teşvik ediyor. Yine Livaneli’nin olan “Kardeşimin Hikayesi” ile birlikte son dönemde okuduğum en sürükleyici romanlardan. 9/10





Bu kitap hakkında olumsuz bir tane yorum duymadım desem yeridir. Herkes öve öve bitirememiş resmen yazarı ve tabi ki kitabı. Fakat ben sevemedim bir türlü, alışamadım belki yazarın üslubuna, yada beklentim çok büyüktü bilemedim.

Aslında hikaye ilgi çekici, karakterler renkli, olaylar fantastik… Eee daha ne istiyorsun dediğinizi duyar gibiyim. Hikaye ilginç ama sonu aynı Lost dizisinde ki final gibi hissettiriyor (spoiler vermeden bu kadar J). Karakterler renkli ama az az kullanılmış. Ana karakter kim belli olmadığı gibi, okuyucu olarak özdeşleşecek karakter de bulamıyoruz (ya da ben bulamadım). Olaylar fantastik, ama fantastiklik aslında kitabın sonunu okuyunca aslında hiç yok gibi oluyor ki bu da bence yine Lost etkisi yaratıyor bünyede.

Yine de beni asıl rahatsız eden, yazarın süslü cümleler kuracağım derken, cümleleri uzattıkça uzatması, örnekleme yaptıklarında 10 taneden aşağıda bırakmaması. Zaten bu tarz süslü cümlelere sinir olmuş iken, kitabın bir bölümünde peş peşe gelen 6 cümlenin 5 tanesi “Ama, Fakat, Ancak” bağlaçları ile aynı şekilde kurulduğunu görünce benim kafa attı ve kitabın puanını daha sonuna varamadan vermiş oldum.

Gene de Türk edebiyatında bu tarz kitapların eksikliği sebebiyle okunmasını tavsiye edeceğim kitaplardan. Ama puanım 5/10.



Kitap tamamen dialoglar üzerine, final hariç neredeyse hiç aksiyon yok. Çok fazla diyalogtan dolayı takip etmek zor geldi bana ama karekterlerin sokak ağızları da hoşuma gitti.
Özellikle sokak çocukları harikaydı. her sahnede rol çaldılar. Sırf onlar için ayrı bir kitap yazmalı Ahmet Ümit.

Kitap içinde yazarın kendisini görmek benim pek hoşuma gitmedi. Yine de ilginç bir deneme.

Gezi olaylarına doğru taraftan değindiği için +1 puan, yoksa 6'da kalacaktı... 7/10

27 Şubat 2014 Perşembe

Kitapyorum 2014-1


Soğuk Kahve - Ahmet Batman;  


Çok satanlara 2 kitabı peş peşe giren Ahmet Batman’ın Soğuk Kahvesini sırf biraz da meraktan okumaya başladım. İlişkiler üzerine denemeler şeklinde olan kitabın bölümleri tek tek güzel tanım ve dokunuşlara sahip ama bütüne baktığınızda hep aynı şeyi söylüyor gibi. Uzun aralar ile bir kaç bölüm okumak sanki daha çok keyif verir gibi.  


Yolun Sonundaki Okyanus - Neil Gaiman;  

Okyanus

Neil Gaiman’ın, Yokyer ve Mezarlık kitaplarından sonra okuduğum 3. kitabı. Diğer iki kitap sanki daha uzun olmalıymış, yazar daha çok yazmalıymış hissiyatı veriyordu. Bu kitap ise daha kısa olmasına rağmen tam kıvamında gibi. 3 kitap arasında da en beğendiğim oldu haliyle.  


Bir Psikiyatristin Gizli Defteri (En Sıradışı Vakalar) - Gary Small

Yine çok satanlar etkisiyle başladım. Ama gerek kısa kısa hikayelerden oluşması, gerek de bu hikayelerin baya ilginç olmaları hoşuma gitti açıkçası. Bir psikiyatri kitabı olmasına rağmen çok ağır konulara girmeyerek sıradan okuyucuyu da sıkmıyor kitap.  


Sherlock Holmes - Akıl Oyunlarının Gölgesinde - Sir Arthur Conan Doyle  

Bugüne kadar hiç ünlü dedektifin kitabını okumamıştım, yada küçükken okudum da aklımda değil. Bu kitap yine kısa kısa hikayelerden oluşması sebebiyle daha kolay okunabilir oldu benim için. Evde, yolda, misafirlikte, iş yerinde molalarda… Üstelik detektifin üstün zekasına hayran kaldım okurken, o zaman gelsin yeni Sherlock Holmes kitapları sırayla…  


Koku - Patrick Süskind  

Puanı yüksek, konusu da ilgimi çeken bir klasik bulmuşken okuyayım dediğim bir romandı koku, ama ne yazık ki beklediğimi bulamadım. Ben bir katil hikayesi ve aksiyonu beklerken, ne yazık ki cinayetler (veya aksiyon) kitapta zaten anlatılmıyormuş. Daha çok katilin ruh hali yansıtılmış bize. Tabi birde kokularla ilgili sayısız bilgi ve betimleme. Betimleme bu kadar çok olunca sıkılmamak elde değil benim için. Üstüne olayların oldu bittiye getirilmiş gibi bir yazım da var kitapta; Betimleme betimleme hoop karakter öldü, betimleme betimleme hoop cinayetler işlenmiş, betimleme betimleme hoop karakter yakalandı gibi mesela…   Yalnız kitabın sonu vurucu, şaşırtıcı ve beklenmedik. Böyle olunca insanların beğeni seviyesi artıyor ister istemez. Tabi biz alışığız fantastik edebiyata, filmlere, çizgiromanlara... Bize etki etmedi o kadar. Hatta gene bitişi bile “hoop…” şeklinde.

Posted via Blogaway


Posted via Blogaway