İslam Çupi’nin dediği gibi, Fenerbahçe büyüklüğü başka bir şeydir.
Anlatılmaz…
Son yıllarda akla gelebilecek bütün travmaları yaşamasına
rağmen hepsinde de ayağa daha güçlü kalkabilmektir. 2 kez son maçta kaybedilen şampiyonlukların
ardından ertesi sezon tekrar şampiyon olabilmektir.
Alın terinle kazandığın şampiyonluğun ardından tüm emeklerin
hiçe sayılıp şike yapmakla suçlandığın, kulüp başkanının ve idarecilerinin
tutuklandığı, kaos ortamından dolayı önemli oyuncularını kaybettiğin, kalan
oyuncuların “küme mi düşeceğiz, ne ceza alacağız” sorularıyla maçlara çıktığı
sezonda son maçın son anına kadar şampiyonluk şansını sürdürebilmektir.
Onca yaşadığı travma ve üzüntüye rağmen, kulüplerine olan
desteklerini arttıran (küme düşülse daha bile kuvvetli sarılacaklarını
düşündüğüm), haksız yere tutuklu olduğunu düşündükleri başkanlarının arkasında
yer alan, çivisi çıkmış ülkedeki neredeyse her kurumu ele geçirmiş ve diğer bir
hedefi de Fenerbahçe olan F tipi denen örgüte karşı tepki veren, savaşan tek
toplumsal örgüt olan büyük Fenerbahçe taraftarının da hakkını vermek lazım bu
büyüklük mevzusunda.
Sonunda elalemin ağzına sakız olmuş “bilmem kaç yıldır alınamayan Türkiye Kupası”nın da bu çalkantılı sezonda kazanılmasının ayrı bir anlamı olduğu kanaatindeyim.
Nihayet bu kupa kazanılmış olsa da, yazının başında da
söylediğimiz gibi Fenerbahçe büyüklüğü, ne kupa büyüklüğüdür, ne şampiyonluk.
Bizim mücadelemiz daha yeni başlıyor…