12 Eylül 2010 Pazar

Afterlife


Bazen hakkında hiç birşey bilinmeden gidilen filmler insanı daha fazla şaşırtır, ya da filmin içerisindeki sürprizler o filmden aldığınız keyfi katlayabilir.

Son izlediğim Residen Evil: Afterlife filminde de yaşadığım bir sürpriz filmden aldığım zevki fazlasıyla arttırdı.

Ortalama sinema izleyicisine göre kendimi daha fazla sinemaya giden ve filmlerle daha ilgili biri olarak görürüm. Tabiki bir sinema eleştirmeni olacak kadar fazla da sinemayla iç içe yaşayan, tüm sanatsal filmleri izlemeye çalışan biri de olamam. Son dönemde yaz sezonunun da etkisiyle vizyondaki kaliteli filmlerin azalması sonucu sinemaya gidecek ilginç bir film arayışı içerisinde Resident Evil serisinin son filmi olan Afterlife'ın fragmanını seyrettim. 3D olarak gösterime girmiş filmin serinin geneline göre aksiyon ve efekt olarak daha kaliteli görünmesi sebebiyle filme gitmeye de karar verdim.

RE serisinin vaz geçilmez güzeli Milla Jovovich ve Heroes ile popüler olan Ali Larter'ın zaten filmde yer alıyor olması tarafımdan yeterli görüldüğü için filmdeki diğer oyuncularla ne fragmanı izlerken ne de filmin açılış jeneriğinde ilgilenmemiştim.

Yeni çevrim bir Matrix havasında başlayan film, aksiyon ve milla meraklılarını fazlasıyla tatmin ederek yine bildik ama sevdiğimiz RE atmosferine sokmayı başarıyor. Filmin ortalarına gelindiğinde ise film bana o büyük sürprizini yapıyor. Prison Break dizisinden tanıdığımız Wentworth Miller, RE oyunlarında sıkça gördüğümüz Chris Redfield rolünde arzı-endam etmekteymiş meğersem.Hem de Prison Break serisindeki rolüne selam çakarak, bir hapishane hücresinde ve "buradan bir çıkış yolu biliyorum" repliğiyle.

İşte bu sürpriz karakter ile benim filmden aldığım keyif kat be kat arttı. Re: Afterlife senaryosundaki absürdlüklere rağmen bir RE filmi olarak aksiyon ve RE (ve tabiki Milla) severleri fazlasıyla memnun edecek, keyifle vakit geçirtecek bir film. Üstelik son dönemde moda olan 3D furyasında rakiplerinin aksine daha doyurucu bir 3D deneyimi sunarak...
r