19 Haziran 2009 Cuma

Dördüncü Ama En Değerlisi


Tam 7 sene boyunca bekledi bu günü, kendi liderliğinde bir takımın zafere, yani nba şimpiyonluğuna ulaşacağı bu günü... Sanki herkes ağız birliği etmişcesine, shaq'sız yapamayacağını, michael jordan gibi büyük bir yıldız olamayacağını söyleyip durdular hep. Tek başına verdiği savaşlar, aldığı ödüller, ünvanlar, sayı krallıkları, ve son olarak normal sezon mvp ödülü... Ama hiç biri yetmedi, bir türlü kanıtlayamadı kendini.

2 sene önce bir şeyi anlamıştı Kobe, tek başına yapamayacağını. Kesinlikle başka bir yıldızın arkasında 2. adam olmayacaktı. O takım arkadaşlarını da oyuna katması gerektiğini, onları yönlendirerek performanslarını arttırabileceğini anladı. Ve en önemlisi gerçek bir lider olması gerektiğini...

Geçen senenin ortasında yapılan sürpriz pau gasol takası ile lakers birdenbire şampiyonluk adayı haline gelmiş, finale kadar çıkıp, sezonun favorisi ezeli rakipleri boston'a kaybetmişlerdi. Hem de son maçta 38 sayı fark yiyerek terketmişlerdi boston'u. Kobenin boynu bükük, morali bozuk olsa da o akşam orada karar vermişti gelecek sene herşey farklı olacaktı...

İşte böyle inançla başladı kobe ve los angeles lakers'ın şampiyonluk öyküsü. Yer yer zorlansa da önemli maçların büyük kısmını kazanmayı başarmışlardı. Playofflarda sırasıyla utah, houston ve denver'ı eleyen lakers karşısında; sürprizler yaparak, hem son şampiyonu, hem de normal sezonu birinci bitiren cleveland'ı eleyen orlando'yu buldu. Nefesleri kesen 2 ve 4. maçlar sonunda seriyi kazanan los angeles tarihindeki 15. şampiyonluğu alırken, kobe ise kendisine inanmayan herkese cevabını verecek 4. şampiyonluk yüzüğünü gururla takıyordu.

5. Maçın sonunda şampiyon olan lakers takımında en çok sevinen, maçın bitiş sireni ile birlikte havalara zıplayan, ne gariptir ki daha önce 3 şampiyonluk yaşamış kobe'ydi. Onun için sıradan bir şampiyonluktan daha büyük şeyler ifade ediyordu bu kupa. Basın toplantısında da zaten kendisi için en önemli şampiyonluğun bu seneki olduğunu açıklarken, yüzünden ne kadar mutlu ve gururlu olduğu açıkça görülüyordu.

2 Şubat 2009 Pazartesi

Nefesleri Kesen bir Superbowl Daha...


Yıllar sonra tekrar bir amerikan futbolu final maçını yani 43. Superbowl'u canlı izleme fırsatını buldum dün gece. Hem de ne maçtı, geçen seneki NY Giants'ın son 10 saniyede maçı almasına nispet yaparcasına, sanki bir hollywood filminin senaryosunu hazırlarcasına gelişti oyunun seyri.

Bir yanda savunmasıyla ön plana çıkan Pitsburgh Steelers, diğer yanda sezonu 9-7 ile bitirmiş finale kalmasına hiç ihtimal verilmeyen Arizona Cardinals. Maça oyunkurucuları Ben Roethlisberger'in iyi oyunu sayesinde hızlı başlayan Steelers ilk çeyrekte touchdown'a ulaşamasada devre arasına 17-7'lik bir skorla önde girmeyi başardı. İlk yarı boyunca bekleneni veremeyen Kurt Warner ve Cardinals ofansı sayı üretmekte zorlanınca herkes ikinci yarıda Steelers'ın rahat bir galibiyet alacağını düşünüyordu. Nitekim bir 3 sayılık alan golü ile farkı dahada açan Pitsburgh biraz rehavet biraz da Cardinals savunmasının dirençli presiyle karşılaşınca son çeyrekte topla oynama sırasını Cardinals'e devretti. Steelers'ın bocalama devresini iyi değerlendiren Cardinals, Larry Fitzgerald'ın iki Touchdownu ve bir safety ile bitime 2.37 dakika kala 20-23 öne geçmeyi başardı.

Herkesin dağılan Steelers hücumundan birşey beklemediği son 2 dakikada sahneye çıkan Roethlisberger - Santonio Holmes ikilisi 35 saniye kala yaptıkları mucizevi touchdown ile takımlarına kupayı getirirken Pitsburgh'un da Superbowl tarihinde 6 kez ile bu kupayı en çok kazanan takım olmasını sağladılar. 27-23

Holmes maçın en değerli oyuncusu seçilirken, koçları Mike Tomlin ise bu kupayı kaldıran en genç koç olarak tarihe geçti.

Maçın belki de en kritik anı ilk yarının sonunda Cardinals touchdown çizgisine sadece bir-iki yard uzakta iken Kurt Warner'in attığı pası kapan Steelers savunma oyuncusu James Harrison'ın tam 100 yardlık (tam saha) koşusuyla takımına kazandırdığı sayılardı.

Nitekim gece yarısı 01.00'de başlayan bu amerikan futbolu ziyafeti, sabaha karşı 05.00'e kadar dayanabilip izleyenlerin zihinlerinde daha uzun yıllar unutamayacakları bir tat bıraktı. Bu oyunu sadece vahşet ve aşırı sert bir spor zannedenlerdenseniz kesinlikle yanıldığınızı, ve görüp görebileceğiniz en önemli spor olaylarından birini daha kaçırdığınızı sanırım söylememe gerek yok...