
Açıkçası popularizmin etkisiydi Lost'u bu denli izlenilir kılan, beni de belki herkes gibi çok sonradan pençesine alan. Alt tarafı bir tv dizisiydi söz konusu olan, tanınmamış oyuncularla yola çıkan, izleyicisine çok da fazla somut bir şey vermeyen, ama yine o izleyiciyi kendisine bi şekilde esir eden bir televizyon programı. Yıllar önce Matrix sinema dünyasına ne yaptıysa, işte Lost da onu yaptı beyaz ekran denen o sihirli kutuda. Bir devir başlattı, yalnız kendi ülkesinde değil, dünyada milyonları katabildi peşine, benzer bir çok dizi türedi hemen, kimi başarılı oldu, kimi tökezledi. Ama Lost daha yarısında olmasına rağmen, vites arttırarak devam ediyor yoluna.
Bu yazdıklarımı okuyacak kimi arkadaşlarım belki inanmıyacak bana, çünkü bu güne kadar Lost da sıradan bir eğlencelikti benim için. Daha yolun başında olduklarını, olayı sonunda toparlayamıyacaklarını iddia ettim hep. 4. Sezon itibariyle diyorum ki olay başkaymış, sonunu belki yine bizim istediğimiz gibi bitirmeyecekler, belki yine de tatmin olmayacağız (ki kesinlikle olmayacağız, insanoğlu hiçbir zaman tatmin olmaz) ama Lost'un arkasındaki adamların ne kadar planlı, ne kadar sabırlı ve ne kadar sürpriz dolu olduğunu her bir bölümü izledikten sonra yeniden anlıyorum.
Burdan izlemeyenlere spoiler verip keyif kaçırmak istemiyorum, ama kesinlikle izlemeli herkes genç ya da yaşlı diyorum. Özellikle hayatları sadece birbirinin aynı türk dizileri olanlar izlemeli ki görsünler dünya yine aya giderken biz kalmışız bir konuda daha yaya.
Yalnız bir sözümde kendini fan sananlara, izlediğimiz şey ne kadar güzel olursa olsun, kurgu olduğunu unutmamalı, kendimizi fazla kaptırıp da hayattaki diğer zevkleri es geçmemeliyiz.
Daha fazla gereksiz sözler etmeden şöyle bitiriyorum "Previously on Lost".